Bu hafta severek okudugum ve ınandıgım cıgong’un turkıye’dekı onderlerinden ersın ıpek’ın yazısını paylaşmak istedim. yazıların devamı ve bılgı sıtesınde
ÇIGONG VE BESLENME (ÇIGONG DIYETI)
Çikong meditasyonu ve egzersizleri ile sindirim, özümseme ve dışarı atma işlemleri daha kolay yapılır. İçine ne koyacağınızı bilemiyorsanız sağlıklı bir sindirim sisteminden bahsedemeyiz. Çinliler arabaya koyduğumuz benzine “Qi Oil” der. Kaldı ki, besin benzinden, vücut ise makineden çok daha üstün sistemlerdir. Besin sadece vücuda giren bir yakıt değil, aynı zamanda onu yaratan ve iyileştiren enerjidir. Besin Çi’nin kaynağıdır ve tüm hücreler bununla beslenir.
Batı, insan vucuduna mekanik bir araç gibi yaklaşır. Besinler vücudu beslemekten ibaret ham maddelerdir. Vitaminler ve mineraller tamamlayıcı öğelerdir. Doğu tıbbı ise denge üzerine kuruludur. Lezzet, ısı ve besinlerdeki Çi vücudun sağlığında önemli rol oynar. “Vücut neye ihtiyacını olduğunu bilir”. Evet vücut bilebilir ama zihin? Marketlerimiz göz boyayan ama bir o kadar da zararlı ürünlerle dolu. Peki ama nasıl besleneceğiz?
Başlığı açmaya çok da gerek yok sanırım. Besinleri taze tüketin, rafine edilmemiş ve işlenmemiş olsun. Köy yerinde tarladan yada bahçeden yenen domates ile market domatesi arasındaki farkı pek çoğumuz test etmiştir. Geleneksel Çigong Diyeti sanıldığı gibi vejeteryan değildir. Yine de besinlerin %80’ini vejeteryan ürünler (tahıl, meyve, sebze) ve %20’sini hayvansal gıdalar teşkil eder. Bulunduğunuz bölgeye ait yöresel ve mevsimsel besinler tüketin. Dondurulmuş, mevsimi olmayan ve ithal besinleri tüketmekten kaçının. Doğa sorun olan yerde inanın çözümünü de beraber sunar. Günümüzdeki sorun ise, artık hastalıklar da yöresel değil. Bavulumuzdan bile kıtalararası hastalık taşıyabiliyoruz. Yüksek enerjili besinler enerjisi yüksek tepelerde, temiz havada ve sakin düzlüklerde yetişir. Topraktaki Çi yüksek ise, orada yetişen besinlerin de iyileştirme gücü o kadar yüksek olur.
Yemeğin ısısı
Tahılların pek çoğu doğaldır. Yin Yang dengesini kurmaya yararlar. Enerjisi bol sıcak besinler yediğinizde aynı zamanda tahıl da tükettiyorsanız ısı bir şekilde dengelenir ve zarar görme oranınız azalır. Bu yüzden tüm diyetlerde tahıl tavsiye edilir.
Yüksek hareket kabliyetleri nedenyile vahşi hayvanların neredeyse %100’ü Yang’dır. Evcil hayvanlara göre daha fazla protein ve C vitamini içerir.
Acı baharatlar ve tarçın sıcak sınıfına girer. Ateşli ve kanamalı hastaların bunları tüketmemesi yerinde olur. Soğukta rahat edemeyen ve sürekli üşüyen insanlara “soğuk bünyeli” insanlar derler. Bunların ılık besin tercih etmeleri gerekir. Sıcağa tahammülü olmayan insanlara da “sıcak bünyeli” derler ve onların da serin besin yemeleri gerekir.
Buharda pişir, fırınla, güvecini yap! Çigong diyeti pişmiş besini çiğ olana tercih eder. Ve ılık yada sıcak servis yapılmasını tavsiye eder. Besinler rahat öğütülmesi açısından güzel pişmeli ve bolca çiğnenmeli. Çiğneme esnasında besinler ağız içinde ısıtılmış olurlar, küçük parçalara ayrılırlar ve tükürük bezleriyle yararlı olan vitamin ve mineraller daha çabuk kana karışırlar ve bu da sinidirime yardımcı olmuş olur. Yemeklerinizi daha yavaş ve daha farkında olarak yemelisiniz. Tavada yapılan kızarmış yemeklerden kaçınmak gerekir. Bu yemekler çok yağ ve kolestrol içerir. Kızartmalar neden zararlı? Örneğin 100gr fırında pişmiş patates 1/10 gr yağ içerirken, 100 gr kızarmış patates 40 gr yağ içerir. Kızartma yöntemi besindeki yağ içeriğini artırır. Genetik olarak bedenimiz kızartılmış ürünleri öğütmeye musait değildir. Bunun bedelini genellikle kalp ve şeker hastalıkları olarak ödüyoruz.
Fırınlama usulü genelde yapacağımız yemeğin miktarı çok ise kullanılır. Sağlıklı bir yöntemdir. En çok tavsiye edilen Çigong yöntemi güveçtir. Seramik güveç besini hem korur hem de içinde gerekli Çi’yi oluşturur. Topraktan yapılma kaplar genellikle tavuk ve kuzu gibi etler için daha uygundur.
Lezzetli besin sağlıklıdır. Yemek lezzetli olursa iyileşme esnasında hasta insan tedaviye daha kolay yanıt verebilir ve besinden gelecek olan şifayı şevkle kabul eder. Soğuk ve ılık unsurları gibi, yemeklerdeki çeşniler de organlarımızı ayrı ayrı uyarır. Soframızda genelde 4 çeşit çeşni bulunur: tatlı, tuzlu, acı, ekşi. Herbirinin belli bir organa etkisi vardır. Bazı besinler birden fazla çeşni içerir. Örneğin elma hem tatlı hem ekşidir. Hepinizin aşina olduğu Çin yemekleri de böyle ortaya çıkar: acılı ekşili çorba, ekşili tatlı ördek gibi…
Çinliler süt için “süt bebekler ve yavru hayvanların emmesi içindir” der. Burdaki sütten kastı da elbette anne sütüdür. Süt hayvansal yağ içerdiği için kolestrolü artırır, bu da kalp ve damar hastalıklarına davetiye çıkarır. Kaymağı alınan süt vücuttaki kalsiyum ve fosfor dengesini bozar. Bu kemik erimesine kadar gider. Dolaşım sistemini koruyalım derken bu sefer iskelet sistemini tahrip etmeye başlarız. İlle de süt içmek isteyen, ev yapımı ve tercihen keçi sütü ve bu sütten yapılma yoğurt ve peynirleri tercih etmelidir. Anne sütüne en yakın süt keçi sütüdür. İnek sütü ve pastörize edilmiş süt içmeye devam ederseniz başta bağırsak sorunları olmak üzere şişkinlik, kabızlık, kemik sorunlarıyla karşılabilirsiniz.
Tuzlu: Suyla alakalı organlara hitap eder, yani böbrek ve mesane. Tuzlu besinler kist ve lenf bezi gibi nodülleri yumuşatarak atmaya yarar. Çoğu insan için masa tuzu zararlıdır, bunun yerine deniz tuzu yada Himalaya tuzu kullanmakta fayda vardır. Aşırı tuz kalbe ve ince bağırsağa zarar verebilir, çünkü kanın pıhtılaşma oranını artırır.
Acı: Ateşle alakalı olup kalbe ve ince bağırsağa hitap eder. Acı ateşi kontrol altında tutar, dolayısıyla ateşli hastalıklara iyi gelir. Kahvenin içinde de acı vardır ve kafeinin zararlı derecedeki etkilerine sahiptir. Kanki kolestrolü artırır ve sinir sistemini normalin üzerinde uyarır. Acılı yemekler kalp için faydalıdır ve sindirime iyi gelir. Ateş metali eritir, o yüzden fazla acı ciğerleri ve kalın bağırsağı zararlı yönde etkiler. Örnek besinler sirke, kahve, turunçgiller verilebilir.
Kaloriyi azalt, besin değerini yükselt! Kaloriyi azaltırken genellikle besin değerinden de ödün verilir. Vermeyin. Yalnız yaşlılar ve hastalar değil tüm yetişkinlerin kalori değerlerini denge altında tutmaları gerekir. Kaloriyi azaltmak besinlerdeki vitamin, mineral, yağ, protein ve karbonhidratların atılması demek değildir. Çoğu insan kalsiyum ve magnezyum eksikliğinden müzdariptir. Yemeğinizin kalitesinden değil sadece miktarından ödün verin.
Çikong diyetinde temel olarak 5 tahıla dikkat çekilir: pirinç, darı, buğday, yulaf, fasulye. Daoist inanışa göre 3 dantien bölgemiz (3.göz, kalp ve abdomen) 3 adet kurt tarafından istila edilir. Bu kurtlar kötü beslenme, kötü davranış ve 5 tahıldan kaynaklanan kötü Çi üzerinde yaşarlar. Yine bu inanışa göre bu 5 tahıl hayatı kesen makas gibidir. 5 iç organı çürütür ve hayatı kısaltır. Lakin karbonhidratlardan uzak duralım derken (başta pirinç ve spagetti olmak üzere) pirinçle beslenen Çin’in kendisi olmak üzere İtalyanları ve Fransızları da üzmemek gerekirJ.
Protein ve yağlara oranla karbonhidratı çok fazla tüketirsek, kandaki insülin seviyesi artar. İnsülin fazla salgılanınca kan şekeri düşer ve baş dönmesi yapar, yorgunluk hissederiz. Aynı şekilde vücutta fazla yağ stoklanır. En son olarak da, zaten yüksek olan insülin miktarı hücrelerin insüline karşı dirençli olmasına neden olur. Bu yüzden de daha fazla makarna, ekmek ve tatlı yeme ihtiyacı doğar. Bu da şeker hastalığına hoşgeldin der.
Günlük C ve E vitaminlerini düzenli alın. Sentetik olan vitaminlerden kaçının ve herşeyin fazlasının da zarar getireceğini unutmayın.
Kimi besinler Çi’yi aşağı doğru, kimileri yukarı doğru hareket ettirir. Aşağı doğru hareket ettiren kök besinler mide bulantısına ve hıçkırığa iyi gelir. Yapraklı ve çiçekli besinler yukarı doğru yükseltir. Ateşi düşürmekte faydalıdır. Hayvanların organlarına ait besinler bizdeki aynı organlara hitap eder. Batı tıbbı 100-150 yıllık geçmişi ile halen besinlerin kimyasal bileşenleri hakkında kesin bir bilgiye sahip değildir. Çin ve doğu tıbbı binlerce yıla varan deneme yanılma yöntemleriyle ispatlanmış bilgilere sahiptir.
Bol bol su için. Çigongun vazgeçilmez içecekleri su ve yeşil çaydır. Sıcak çay Çi’yi vucuda uyumlu hale getirir ve Çigong egzersizlerinden sonra içilmesi çok iyi gelir (başka bi sayıda sırf çaydan bahsedebilirim). Hasta ve halsiz düşene boşuna “dinlenin ve bol bol sıvı tüketin “ denmez. Su ateşi düşürür, zehri sulandırır ve dışarı atar, ruhu besler. Günde en az 8 bardak yada 2 litre su içmek gerekir.
Pek çok doğu tıbbı hekimi hastalıkların yeterince su içilmemesinden kaynaklandığına inanır. Peki su neden bu kadar önemli? Birincisi adı üstünde su. Kanı sulandırır. Besinleri çözer ve daha rahat sindirilmesini sağlar ve bu şekilde de hücrelere de daha hzılı şekilde ulaşır. Toksinlerin vücuttan atılmasına yardım eder. İkincisi yağlıdır. Sindirim, cinsellik ve hareket için gerekli yumuşaklığı sağlar. Üçüncüsü de vucut ısısını dengeler.
Yemeklerde alınan su gaz, şişkinlik ve kabızlığa yol açabilir. Her türlü sıvı yemeklerden 15-20 dakika önce veya yarım saat-1saat sonra tüketilmelidir. Mide besinlere göre asit salgılar. Besinle alınan sıvı midenin asit dengesini bozar.
Sağlıklı olmaın yolu iyi çalışan bir kalınbağırsaktan geçiyor. İyi çalışmayan bağırsak kabızlığa neden olur. Kabızlık kanın kirlenmesine, hatta zehirlenmesine ve bunun da tüm vücuda yayılmasına neden olur. Kalınbağırsaktaki sorunları bütün iç organları tetikler. Bundan mide, pankreas, dalak, böbrekler, karaciğer ve safra kesesi nasibini alır. Safra kesenizi ameliyatla almak isteyen doktorlar asıl sorunun bağırsaklarda olduğunu bilmezler yada bilmek istemezler, çünkü çok basit bir ameliyattır ve sigortanız karşılıyordur. Hatta yanında “bademcik ameliyatı bedava” promosyonu da olabilir. Nedenlerle değil belirtilerle uğraşan batı tıbbı bazen sizi zora koşabilir.
- Karaciğerin yorulmasına, görevini yeterince yerine getirememesine, safra kesesine yüklenmesine, taşların, kumların ve poliplerin oluşmasına ve toksinlerin vücuttan atılamamasına
- Kanın kirlenmesine ve vücudun zehirlenmesine
- Böbreklerin bir sürü kum ve taşla dolarak devre dışı kalmasına
- Eklemlerde birikintilere, kireçlenmeye ve her yerimizden ses gelmesine Alerji, kist, sşişmanlık belirtilerine
- Sinir sisteminin bozularak kansere dek yol alan hastalıklara neden olur
Çigong diyetini ben nasıl uyguladım?
Çin’e ayak basmak zaten başlıbaşına diyeti uygulamanız demek. Yurdum insanının nasıl beslendiğini bilirsiniz. Çindeyken alışık olmadığım yeme kültürüne ve yemeklere sövsem de, döndüğümde insanımızın nasıl yemek yediğini görünce hem üzüldüm, hem de utandım. Size klasik bir kahvaltı gözlemimi aktarayım. Masada yok yok. Zeytinin yeşili, siyahı. Peynirin beyazı, kaşarı, loru, dili. Domates, salatalık, marul üçlüsü. Sahanda yumurta. Sucuk, salam ve sosis. Gözleme. Bal, reçel, kaymak, tereyağ. Portakal yada nar suyu. Demlik çay yada habire getir denilen bardak bardak siyah çay. Soğuk su. Ceviz, kuru üzüm, kayısı gibi çerezler. Bir ben yokum! Lakin ben de varımJ. Bir de bunların açık büfe olanları var, onlara hiç girmiyorum. Şimdi masada oturanlardan birine bakalım. Sayıyorum. Ekmeği yumurtaya banıyor, ağzına atıyor. Çatalla sucuktan alıyor, ağzına atıyor. Peynirden bir parça alıyor, yetmiyor farklı bir peynirden de bir parça alıyor, ağzına atıyor. Zeytin ağza, domates ağza, salatalık ağza. Meyve suyundan bir yudum, çaydan bir yudum. Bunların hepsini tek bir kerede ve peşpeşe yapıyorlar. Allahım nasıl insanlarız? Sanki biri pedallı çöp kovasına basmış içine habire çöp boşaltıyor. Akşamları da farklı değil. Çorba, üzerine birkaç çeşit yemek, pilav, salata, cacık, hemen üzerine bekletmeden meyve, tatlı ve siyah çay. Zavallı mide, zavallı kalın bağırsak ve diğerleri…
Kendi diyetimi anlatayım. Öncelikle besinleri birbiriyle karıştırmayı kestim. Yani çok sevdiğimiz kuru-pilav ikilisini birbirinden ayırdım. Her öğünde tek besin yemeye başladım. Unlu mamülleri, tuzu, şekeri hayatımdan çıkardım diyebilirim. Keçi sütünden yapılma süzme yoğurt ve peynir yiyiyorum. Et olarak kuzu eti ve keçi eti, balık olarak deniz mahsulü balıkları tercih ediyorum. Peynir kalınbağırsağın 1 numaralı düşmanı olduğu için keçi peyniri bile olsa peynir yememe çalışıyorum. Makarna, beyaz pirinç, beyaz ekmek, margarin hayatımdan çıktı. Kepekli ekmek, bulgur ve zeytinyağı bunların yerini aldı. Meyveleri kabukları ile, hatta çekirdekleri ile yiyiyorum (şeftali gibi meyveler hariçJ). Siyah çayın yerini yeşil çay aldı. Kahve, kola, her türlü asidik ve sentetik market içeceği hayatımdan çıktı. Pastane tatlıları ve çikolata yemiyorum. Sen de ot gibi yaşıyorsun diyenleri duyar gibiyim. Başta inanın ben de eziyet çektim, ama alışınca bu sefer aksi saçma gelmeye başlıyor. Meyve ve meyve sularından aldığım şeker yetiyor. Ayrıca tatlı yada çikolata istemiyorsunuz. Bu tarz bir beslenme şekli ve Çikong egzersizleri ile 80 kusur kilodan 65 kiloya indim ve aylardır da bu kilomu koruyorum. Kendimi daha çok seviyorum ve kuş gibi hissediyorum. Kural Dışı Yayınları’ndan Mihail Tombak’a ait eserleri okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Aklın yolu bir. Sağlıklı beslenme ve iyileşme konusunda çok güzel şeylere deyiniyor. Kütüphanenizde bulunmasında fayda var.