Bu kez konu farklı: ÖLÜM

Anne olduktan sonra hayatım epey bir değişti. Hep diyorum benim için bir deprem etkisi oldu. Öncesi ve sonrası var. Hayata bakış açımı değiştiren yegane olaylardandır. Zaten hepimiz geriye dönüp hayatımıza baktığımızda belli başlı dönüm noktaları görürüz. Bu 15 er yıl arayla denir ancak her insan için +- birkaç yıl farkla yaşanabilir. Benim hayatımda ise:

  1. Isparta’dan Edirne’ye Taşınma (1993)
  2. Norveç’te geçirdiğim yıl (2000)
  3. Özge’nin İntiharı (2003)
  4. Doğum (2010)
  5. Sağlıksal Anlamda Sarsılma (2013)

Şu ana kadar böyle gitmiş. Bunlar hayatımda beni derinden etkileyen olaylar, düşüncelerime hayatıma bakış açıma yön verdiler. Tarihlere bakarsanız gerçekten de bir ritm var. Ben de bunu şimdi yazarken farkettim. 3 sene ve 7 sene aralarla birşeyler oluyor. Astroloji, Feng Shui ve Çin Felsefelerine yakın oluşumdan mıdır bilemem kozmik bir ortamda farklı güçlerle kaderşn ortak oynadığını düşünüyorum. Bu anlam bir sonraki “DARBE” görünen o ki 2020 yılında olacak ! 😦 Aslında bu her zmaan kötü anlaşılmamalı. Çünkü insanlar yaşadıkları olalarla tecrübelenirler, bazen bu bizim hayrımıza da olabilir. Önemli olan silkelenip bugünün farkında olmamaız ve hepimizin hırslarımızdan paramızdan dünya malından gayrı birer “ÖLÜMLÜ” olduğumuzu farketmemiz..

Konu nasıl buraya geldi bu sabah? 5 numaralı maddeyi düşünürken yatakta yazmak istedim. Bir süredir ruhumu beslemiyorum diye. Yazmak ruhumu besliyor. Bu sene Ocak, Subat aylarında iş yerinde sabah saatlerinde heyecana kapılır gibi bir hisle, biraz açlık, biraz adrenelin artışı, heyecan, boğulma, el ayak uyuşması tarzı bir atakla 2 kez fenalaştım. Bir diğeri tam iş seyahatine gitmeden kapının önünde şöför beklerken oldu. Bu kez bayılmış ve banyoda yere düşüp başımı bile çarpmıştım. Ne oluyordu? Vücudumu kontrol edemediğim bir sendromlar serisi başlamıştı? Elim ayağım uyuşup, gözlerim kararıp, tuvaletten çıkamaz hale geliyordum. Tansiyonum da düşüyordu.. 8-5 lere .(İşe girişte 16-10 ile neredeyse iş göremez denecek olan ben için çok düşük BİR DEGER.) Ardından nöroloji ile başlayıp, endokrinoloji doktorlarına gittim. Zaten 10 yıldır hipotiroid hastasıyım. Durum tirod yetmezliği mi başka bir dert mi derken yorgunluk ve hipoglisemiye bağlı tansiyon düşmesi ve bilinç kaybı gibi bir sonuca vardık. Ama seker düşüklüğü için ilaç kullansam da her an tetikte yaşamaya başladım ve sürekli bir kulağımla da kendimi dinlemeye başladım. Eğer düzgün yemez düzenli yaşamazsam başıma neler gelirdi? Revirdeki lavaboda aynaya baktığımdaki yorgun renksiz yüz ben’dim. Şubat 2013 hayatımın 32 .ci senesini daha bitirmemişken bu şekilde ölecek gibiyken aklımda kalacak tek şey 3 yaşındaki bensiz yapamayan minik oğlumdu. Daha erken kendine gel dedim. Ama ne yapacağımı bilmiyordum. 

İlaçları kullanmak, düzgün beslenmek, diyet yapmak, spor yapmak… Ölüm beni bir kez yokladı. Banyoda bayıldığımda oğlum bana seslenirken ona cevap veremediğim o an o hissi yaşadım. Ben ne yapıyorum hayatımla? Yaşamak istediğim bu mu?

NOT: burada ara vermem gerek.. Oğlum kalktı ve yanımda taaamam tamam cok yazdın diyor.. O zaman arkası yarın 🙂

Reklam

Bu kez konu farklı: ÖLÜM’ için 7 yanıt

  1. Ara ara ben de yaşıyorum.Tansiyon dengesizlikleri ve şeker düşüşü.Ben de 3 sene oldu;hipotroidi.Bir şey fark ettim,Arısütü beni dengede tutyor.Oldukça yorucu bir tempoda çalışıyorum.Ancak yetişiyorum.Geçmiş olsun.Kendinize dikkat edin.Sevgilerimle.

    Beğen

Yorumlar kapatıldı.